Republic Commando

Star Wars oyunu dendiği zaman akla genelde gelen şey, ışın kılıçlı bir karakteri yöneterek oynadığınız, genelde Force yetenekleri ve ışın kılıcı manevraları üzerine kurulu oyunlardır. Peki koskoca Star Wars evreninden ışın kılıcı kullanmadan oynanabilecek bir oyun çıkmaz mı? Çıkar, hem de oldukça iyi bir tane!

Star Wars Republic Commando, adından da anlaşılabileceği gibi SW: Episode II’de gördüğümüz klon askerler ile ilgili bir oyun, ama biraz dolaylı bir açıdan. Bu oyunda o klon askerleri değil, onlardan kat kat iyi eğitim almış elit komandoları yönetiyoruz. Normal hayattaki komandolar gibi nadiren meydan savaşlarına giriyor, onun yerine genelde cephe gerisi operasyonlarına tek başımıza, pardon dört başımıza sürülüyoruz. Ekibimizde dört kişi var ve dördü de ayrı alanlarda uzmanlaşmış elemanlar. İleride bu konuya geleceğiz.

Republic Commando, bir taktik-aksiyon oyunu. Oyunu first person kamerasından görerek, tim lidernin bakış açısından oynuyoruz. Oyun bizi 3 ayrı mekana sürüklüyor, Geonosis’te oyuna başlıyor, terkedilmiş ve içinde ne olduğu belirsiz hafif Doom-vari bir yıldız destroyerında devam ediyor ve Wookiee’lerin ana gezegeni Kashyyyk ile oyunu bitiriyoruz. 3 ana bölüm kendi içinde pek çok ufak parçalara ayrılmış olsa da oyun genel olarak kısa denilebilir ve tadı damağınızda kalıyor. Standard bir FPS oyuncusu olan ben, oyunu Medium zorlukta yaklaşık 10 saatte bitirdim ve bu gerçekten oldukça kısa bir zaman süreci. Gene de bu oyun kötü mü demek? Cevap, kocaman bir HAYIR.

Republic Commando’da yönettiğiniz dört kişilik elit bir commando timi, grubun dört elemanı da aslında birbiriyle kardeş ama yapısal olarak oldukça büyük farklılıklar gösteriyorlar. Yönettiğimiz karakter Delta 38, kod adı Boss, kendisine bu adı diğer klonlar Jango Fett’e çok benzeyen sesi (ki bu karakterin seslendirmesini gerçekten Jango Fett’i oynayan Temuera Morrison yapmış), lider ruhu ve önemli kararlar verebilmesi yüzünden vermişler ve tim lideri olarak diğer elemanlar onun kararlarına ve liderliğine sonuna kadar güveniyorlar. Oyunda ikinci tanışacağımız komando Delta 62, kod adı Scorch, kendisi grubun patlayıcı uzmanı. Oyuna en çok neşe katan kişi kendisi çünkü kendisi gruptaki en komik eleman ve çoğu olayı türlü esprilerle karşılayan bir tip. Scorch’un kendi kendine ve diğer elemanlarla konuşmalarını dinlemek kesinlikle çok eğlenceli. Üçüncü komandomuz Delta 40, kod adı Fixer, kendisi grubun bilgisayar uzmanı ve kapı kilidi kırma, bilgisayarlara girme gibi işleri o hallediyor. Kesinlikle bir görev adamı olan Fixer görev sırasındaki herhangi bir laubaliliğe tahammül etmiyor ve genelde diğer takım arkadaşlarını da bu konuda sık sık uyarıyor. Son elemanımız ise Delta 07, kod adı Sev, kendisi grubun savaş uzmanı denebilir, oldukça kalın ve karizmatik bir sese sahip ve savaş ve çatışmayı oldukça seviyor, grup içinde en iyi silah kullanan eleman ve düşmanları öldürmekten zevk alıyor. Genel olarak timimizin elemanları böyle ve görev sırasında birbirleri arasında geçen konuşmalar oldukça ilginç ve oyunu sanki gerçekten o timin üyesiymiş gibi oynamanızı sağlıyor.

Republic Commando bir taktik-aksiyon dedik, çoğu insan bu tür bir oyundan pek çok karışık tuş kombinasyonu bekler ama oyun bu konuda herkesi yanıltıyor. Bütün taktik olayları sadece 3-4 tuş ile hallediliyor. Çevrenizle etkileşiminiz sağlayan tek bir tuş var o da “F” tuşu. Bu tuş ile adamlarınıza sniper pozisyonu, anti-armor pozisyonu almalarını, kapıları açmalarını, bilgisayar hacklemelerini, bomba kurmalarını kısaca herşeyi söyleyebiliyorsunuz. Sistem oldukça basit, girdiğiniz alanda bazı objelerin üzerinde çeşitli işaretler var bunlara bakarken F’ye bastığınızda adamlarınız o işaretin belirttiği şeyi uyguluyorlar, mesela bir anti-armor pozisyonuna bakarken F’ye bastığınızda adamlarınızdan biri o pozisyona giderek anti-armor silahını çıkartıyor, bütün sistem böyle işliyor ve bunu alışması anlatmasından çok daha kolay, oyunun onuncu dakikasından itibaren çok hızlı bir şekilde elemanlarınıza emirler vermeye başlamış oluyorsunuz.

İçerikten devam edelim, oyun boyunca yere düşen düşmanlardan alabileceğiniz silahları saymazsak standard dört tane silahınız var. Şarjlı yani mermisi bitmeyen bir tabanca en son silahınız, bunun dışında çok amaçlı bir tüfeğiniz var ve ona hangi eklentileri yaparsanız ona göre kullanımı değişiyor mesela standard olarak otomatik bir blaster tüfeği ancak sniper eklentisi yaparsanız, dürbün ve öldürücü mermiler ekleniyor, anti armor eklentisi yaparsanız, anti-armor silahına değişiyor, oyunda genel olarak tek silahınız o ama farklı şekillerde kullanılıyor. Bunun dışında yere düşen düşmanlarınızdan alabileceğiniz silahlar var ama tek seferde sadece bir düşmanın silahını taşıyabilirsiniz. Düşmanlardan alabileceğiniz silahlar arasında Trandoshan shotgunlarından tutun da devasa Wookiee güdümlü roketatarına kadar pek çok şey mevcut. Bir de yakın temaslar için kullanabileceğiniz bir “melee attack” e sahipsiniz. “E “ tuşuyla düşmanınızı bıçaklayabilirsiniz, standard düşmanlar hemen ölürken Super Battle Droid gibi üstün düşmanlara karşı fazla işe yaramıyor bu saldırı. Öldürdüğünüz düşmana göre vizörünüze kan veya yağ sıçraması ve silecekleriniz aktif hale gelene kadar kısıtlı bir görüşe sahip olmanız çok hoş olmuş. Aynı zamanda yanınızda her birinden en fazla 5 tane taşıyabileceğiniz 5 ayrı bombanız. Bir tanesi SW’de çok meşhur olan Thermal Detonator, biri çok ağır hasar veren ve attığınızda duvarlara yapışabilen ve yanına biri gelince patlayan (dikkat, siz ve adamlarınız da dahil) bir bomba, bir tanesi elektro manyetik bir bomba ve tüm düşmanlar üzerinde geçici devre dışı bırakma özelliğine sahip (gene siz ve adamlarınız dahil çok yaklaşırsanız), ve de son olarak kör edici bir bomba ki bunun etkisinde kalırsanız 5-6 saniye kadar ortalığı bulanık görüyorsunuz, fiziksel bir hasar vermiyor.

Oyunda karşınıza çıkacak dost ve düşmanlara gelirsek, genelde özel tim olduğunuz için karşınıza pek bir dost çıkmasını beklemeyin, sadece son bölümlerde belirli yerlerde Wookie’ler ile beraber savaşıyorsunuz o kadar, bir iki yerde de klon askerleri ile gunshipler yardımınıza gelebiliyor. Düşmanlarımız ise hemen tahmin edebileceğiniz gibi Trade Federation droidleri, Geonosianlar ve de bunlara ek olarak Trandoshanlar (Episode 5’teki ödül avcısı Bossk’un ırkı). Trade Federation droidleri aslında pek güçlü sayılmazlar ama filmlerde gördüğümüz Droidekalar ve Super Battle Droidler başınıza oldukça iş açma kapasitesine sahipler, zira oldukça dayanıklılar ve ateş güçleri de oldukça kuvvetli. Hele bazı yerlerde kafanıza atılan ve sürekli droid indiren droid dispanserleri dolaylı yoldan oyundaki en büyük düşmanınız çünkü siz bir patlayıcı yerleştirene kadar sürekli droid çıkartıyorlar. Trandoshanlar genelde fazla sorun çıkartan düşmanlar olmasalar da onlarında Elite üniteleri mevcut ve başınıza sürekli iş açabiliyorlar. Geonosianlar ise yanınıza yaklaştırmadığınız sürece zor düşmanlar değiller, ama Geonosian Elite gerçekten çok zorlu. Arada sırada da Trade Federation Dwarf Spider Droid ile karşılacaksınız ki bu robotlar tam anlamıyla birer başbelası ve öldürmek oldukça zor, neyse ki bunlarla karşılaştığınızda etrafta bir sabit turret oluyor ama gene de onlara rağmen işiniz pek de kolay olmuyor onlarla. Bunların yanında oyunun sonlarına doğru General Grievous’un Magna Guard’larıyla da karşılaşacaksınız.

Oyunda timinizdeki her elemanın belli bir hayat enerjisi var ve bunu vizörünüzden görebiliyorsunuz. Yeşil renk iyi kondisyon anlamına geliyor, sarı renk hafif yaralı, turuncu renk ağır yaralı ve kırmızı artı işareti ise elemanın “incapacitated” olduğuna işaret ediyor. Oyunda belli bir zırhınız var ve gelen ateşin bir kısmını karşılayabiliyor ateş kesilince yeniden şarj oluyor, ama yoğun ateş altında mesela bir Super Battle Droid karşısında, zırh dayanmıyor ve hasar alıyorsunuz, eğer enerjiniz biterse ölmüyorsunuz ama “incapacitated” hale geliyorsunuz, bu durumdayken kıpırdayamıyor ve etrafı zar zor görebiliyorsunuz ve önünüze üç seçenek çıkıyor, takım arkadaşlarınızdan birini yanınıza çağırarak size elektro şok vermesini isteyebilir, şu anki emirleri devam ettirmelerini söyleyebilir ya da quickload yapabilirsiniz. Elektro şok verilen tim üyesi ağır yaralı olarak tekrar ayağa kalkıyor ama gene düşmanla karşılaşırsa fazla dayanmıyor bu yüzden onları hemen geriye çekip bir bacta istasyonundan sağlıklarını yenilemelerini emretmelisiniz, bu durum size olursa sizde çatışmaya girmeden sağlığınızı yenilemelisiniz. Oyunda fazla sağlık sorunu yok çünkü görev boyunca dengeli bir şekilde dağılmış olan bacta istasyonları size oldukça yardımcı oluyorlar.

Bölüm tasarımları oldukça direkt ve çözmeniz gereken bulmacalarla karşılaşmıyorsunuz, bu da aksiyon sevenleri oldukça sevindirecek bir haber. Oyun boyunca sürekli tim olarak hareket etmiyorsunuz, tek tabanca dolaşmanız gereken bölümler de var ve özellikle terkedilmiş yıldız destroyeri bölümünde tek başınıza olmanız sizi geriyor bile denebilir.

İçerikten yeterince bahsettiğimize göre oyunun teknik detaylarına gelebiliriz. Grafiklerden başlayacak olursak, grafikler bu aralar çıkan oyunlar arasında en iyiler arasında denebilir. Unreal Tournament 2 motoru üzerine kurulmuş grafikler, mekanları oldukça gerçekçi bir şekilde yansıtabiliyor, vizörünüze düşen yağmur damlaları, bir ışığa bakarken gözünüzü alması, lazer ve patlama efektleri oldukça şık, ayrıca bazı yerlerde nightvision kullanmak zorunda kalıyorsunuz ve nightvision efektinin oldukça iyi olduğunu da söyleyebilirim. Çözünürlüğü çok abartmadığınız sürece orta halli bir bilgisayarda akıcı bir şekilde oyunu oynayıp bitirebilirsiniz. Oyunu test ettiğim makine P4 2.8 GHz HT, 512 MB RAM ve 256 MB RADEON 9600 XT’ye sahipti ve 1024×768’de tüm detaylar full olarak oyun boyunca hiçbir yerde kasma yaşamadan rahatça oynadım.

Ses efektlerine gelirsek, bazı efektler zayıf olsa da gene de yeterliler ve yerinde kullanılmışlar. Oyunda EAX 3.0 ve alt sürümlerinin desteği var, ve savaşlarda EAX desteği kendini oldukça hissettiriyor, tam olarak savaşın içinde izlenimi veremese de (Call of Duty de olduğu gibi) gene de realistik bir ses verebiliyor. Müziklere gelince, bu sefer karşımızda sadece standard Star Wars müziklerine sahip bir oyun durmuyor, oyunun kendine ait bir soundtracki var genel olarak iyi denilebilecek bir soundtrack, müziklerini oyunun official sitesinden indirebiliyorsunuz. Bunların dışında belirli yerlerde tanıdık SW müziklerimiz de devreye giriyor elbet.

Atmosfer oldukça iyi, oyun sizi gerçekten kendine çekmeyi başarıyor, özellikle tim elemanları arasında geçen konuşmalar size bir oyunda değil de gerçekten timin içindeymiş hissini verebiliyor. Ses efektleri ve müzikler de uygun olarak devreye girdiği zaman oyunun atmosferi gerçekten oldukça yoğunlaşabiliyor.

Oynanabilirlik ise bir taktik aksiyon oyunundan beklenmeyecek kadar basit olmuş, bütün emirleri tek tuşla verebilmeniz gerçekten büyük kolaylık oluyor en yoğun savaş ortasında bile takır takır elemanlarınıza emirler verebiliyorsunuz. Bunun dışında F1-F3 arası tuşlarla ofansif, defansif formasyon ve “burayı koru” emirleri verebiliyor, F4 tuşuyla da bütün elemanlarınızı yanınıza çağırabiliyorsunuz. Zaten F3 ile “burayı koruyun” emri vermediğiniz sürece elemanlarınız siz onlardan belirli bir mesafe uzaklaştığınızda otomatik olarak yerlerini terkederek peşinizden geliyorlar.

Gelelim AI’ya yani yapay zekaya. Oyunun pek çok güzel yanı olabilir ama gerizekalı takım arkadaşlarınız olsaydı, bu oyun beş dakikada çöpe atılırdı, bende bu kadar uzun bir inceleme yazmaya kasmazdım kesinlikle. Oyundaki elemanlarınızın yapay zekası, çoğu oyundaki yapay gerizekalı karakterlere taş çıkartacak nitelikte. Elemanlarınız ne kabak gibi düşmanın ortasına atlıyorlar, ne de siz savaşmaya kasarken arkanızda öylece durup bekliyorlar. Çoğu kez gerçek bir tim nasıl davranırsa o gibi davranıyor, düşen arkadaşlarının yardımına koşuyor, büyük bir düşmanla karşılaşınca kendi kararlarıyla anti-armor pozisyonu alıyor, yaralılarsa ve etraf güvenliyse sizin söylemenize gerek kalmadan yakındaki bir bacta istasyonuna gidiyorlar, arkanızdan bir düşman gelirse sizi uyarıyor, bazen de arkanızdakine direk dalabiliyorlar. Ayrıca bunca şeyi yaparken sağa sola da takıldıklarını hiç görmedim. Tabii saçmaladığı bir iki an olmuyor değil, mesela anti-armor pozisyonu alan bir tim üyeniz, ilk atışı yaptıktan sonra nedense ikinci yapmak için 20 saniye gibi bir sürenin geçmesini bekliyor ve karşınızda bir Dwarf Spider Droid varken özellikle bu bir dezavantaj olabiliyor, bu bir bug ve muhtemelen bir sonraki patch ile düzeltilecektir.

Multiplayer olarak ise 16 kişiye kadar deathmatch şeklinde veya takımlar halinde oynanabiliyor. Multiplayer özelliğini fazla keşfetmeye imkanım olmadı açıkçası.

Sonuç olarak, Republic Commando, kısa sürmesi gibi bir dezavantaja rağmen, sadece SW severlerin değil, taktik-aksiyon türünden hoşlananların da kesinlikle kaçırmaması gereken bir oyun. “Işın kılıcı olmadan güzel SW oyunu olmaz” kavramını tarihin tozlu sayfalarına gömen bir oyun. JK fanatikleri bile bir süreliğine ışın kılıçlarını kenara koymalı ve blasterlarını ellerine almalılar. Pişman olmayacaklarını garanti ederim.

error: İçeriği kullanma izni için bizimle temasa geçin.