Başlarda senaryodaki belirsizlik, size sıkıcı gelebilir. Hatta açık açık söyleyeyim, oyuna ilk başladığımda “bu kadar zamandır beklediğim KotOR bu muymuş?” şeklinde sormadan edemedim. Ama biraz oynayınca da, kendimi oyunun içine çekilmiş buldum resmen. Senaryo o kadar kusursuz işlenmiş ki, bir sonraki adımda ne olacağını merak ettiğinizden oyunu bırakamıyorsunuz. Ayrıca yanınıza aldığınız karakterlerin de kendilerine ait geçmişleri ve detaylı hikayeleri var ki, bunlar senaryoya iyice derinlik katıyor. Aralarında tartışıyorlar, verdiğiniz kararlara olan tepkilerini dile getiriyorlar, endişelerini, kuşkularını paylaşıyorlar. Kısacası karşınızda yapay zeka yoksunu poligon yığınlarından çok, gerçekten yaşayan birileri olduğunu hissediyorsunuz. Hatta o kadar duygu sahibi karakterler ki, iş aşka kadar bile gidebiliyor. Bunu daha önce bu kadar güzel uygulayan bir tek Baldur’s Gate serisini görmüştüm, ki zaten hala kendini oynatabilecek bir oyundur o da. Grubunuzdaki kişilere, verdiğiniz kararlara farklı tepkiler veren karakterler, oyunun tekrar oynanma potansiyelini oldukça arttırıyor. Buna bir de Güç’ün iki tarafına da geçebildiğimizi ve iki tarafında olaylara bakış açılarının çok farklı ve güzel yansıtılmış olduğunu eklerseniz, KotOR’un öyle bir kere bitirip kenara atılmayacak bir oyun olduğunu görmüş olursunuz.
Oyuna başladığınız anda fark edeceğiniz ilk şey, grafiklerin oldukça güzel olduğu olacaktır şüphesiz. Başarılan iş, gerçekten takdire değer. Çünkü bu türden diğer bir çok 3D oyuna göre oynanabilirlik hem çok daha üst seviyede, hemde ortaya çıkartan görüntü gerçekten gözlerinizi kamaştıracak düzeyde. Benim şahsi düşüncem, 3D motorun bu tür oyunlarda oynanabilirliği oldukça zorlaştırdığı yönünde. Genellikle kamera açılarıyla boğuşmaktan doğru düzgün oyunu oynayamazsınız. Bu yüzden Neverwinter Nights’ın 3D motoru yerine, Baldur’s Gate’in Infinity Engine’inin daha iyi olduğunu hep söylemişimdir. Ama gelin görün ki, Bioware o kadar iyi bir iş çıkarmış ki, ben bile kusur bulamıyorum bu konuda! Bu arada çok fazla Baldur’s Gate’ten bahsettiğimin farkındayım. Ama gerçekten de oyun hem Baldur’s Gate’e oldukça benziyor, hem de zaten iki oyunu yapan firma da aynı. Bu yüzden iki oyunu karşılaştırmak, pek yanlış olmayacaktır sanırım. Grafikler az önce de söylediğim gibi gerçekten çok hoş. Özellikle oyunun sonlarında Star Forge’a giderken çakıldığınız gezegende, yüksek bir yere çıkıp manzarayı izlemek, inanılmaz bir deneyim gerçekten. Hele bir de güçlü bir bilgisayara sahipseniz ve tüm detayları açarak oynuyorsanız, gerçek bir görsel şölene hazırsınız demektir. Yalnız hemen belirtmeliyim ki, oyundaki bir bug yüzünden, en güçlü sistemlerde bile yavaşlama görülüyor. Bunu oyunu açarken çıkan menüden “Disable Sound” seçeneğini seçerek yada yine aynı menüden “Update” seçeneğiyle oyunun son yama dosyasını çekerek giderebilirsiniz.
Oyunun ses ve müzikleri oldukça kaliteli. Müzikler bildiğimiz Star Wars müzikleri, ama fark edebileceğiniz gibi aralarında yeni olan müzikler de var. Hemen burnunuzu kıvırmayın. Emin olun, yeni müzikler de en az o eski, bildiğimiz ve alıştığımız müzikler kadar iyi. John Williams’ı gerçekten kutlamak lazım, böyle güzel, destansı bir oyuna yakışan ve filmlerdeki müzikleri aratmayan mükemmel müzikler yapmış. Sesler de müziklerden aşağı kalmıyor açıkçası. En önemsiz diyalogun bile seslendirilmiş olması, oyun için büyük bir artı. Karşınızdaki kişi bir Rodian yada Selkath ise, bunu görüntü olmadan sırf seslerden bile rahatlıkla anlayabilirsiniz. Seslendirmeler gerçekten de çok profesyonelce yapılmış ve karakterlerin o anki ruh halini gayet iyi hissettiriyorlar. Ayrıca yankı gibi ses efektleri de oldukça iyi kotarılmış. Karakter portresinin üzerine tıkladığınızda söyledikleri sözler bile, bir mağarada yada tapınaktaysanız yankı şeklinde çıkıyor ki, bence çok hoş bir ayrıntı.
Teknik ayrıntıları geçtiğimize göre, oyunla ilgili esas eğlenceli kısma gelebiliriz. Oyuna başlarken, her RPG oyununda olduğu gibi kendimize bir karakter yaratıyoruz. Seçebileceğimiz üç adet karakter sınıfı var. Soldier, Scoundrel ve Scout. Soldier, savaşa yatkın bir karakter yaratmak istiyorsanız tam size göre. Scoundrel, KotOR’un thief’i diyebiliriz. Kilit açma, Sneak Attack ve Sneak gibi yetenekler üzerine yoğunlaşan bu karakter tipi ve tahmin edebileceğiniz gibi yakın dövüşte pek de dayanıklı değil. Scout ise, biraz Soldier, biraz Scoundrel diyebiliriz. Oyunda genelde bilgisayarlarla, droidlerle haşır neşir olmak isteyeceklerin tercihi Scout olacaktır şüphesiz(bknz. Ben ?), çünkü karakterin genel uzmanlık alanı bu yönde. Oyunda level atladıkça Skill puanları ve Feat’ler kazanıyorsunuz. Tabi buna ileride Jedi(ve Sith ?) karakterler için Force Powers da ekleniyor. Oyunda en fazla 20. level olabiliyorsunuz. Zaten bu da oyunun ancak sonuna denk geldiği için, daha fazlasına da pek ihtiyaç olacağını sanmıyorum. Zaten karakter yaratma ekranını gördüğünüz andan itibaren D&D 3rd Edition’ın kokusunu buram buram algılamalaya başlıyorsunuz. Zaten oyunda Bioware’in D20 sistemini kullanıyor. Tabi bir FRP sisteminin bir Star Wars oyununda garip duracağını düşünebilirsiniz. Ama gerçektende bu sistemi oyuna oldukça iyi yedirmişler. Hatta o kadar iyi yedirmişler ki, dövüşler sırasında sıralı oynamanıza rağmen, gerçek zamanlı olarak dövüştüğünüz hissine kapılacaksınız. Çünkü hiçbir karakter sırasını beklerken karşısındakine boş bakmıyor. Tam aksine, o hamlesini yaparken kılıcıyla bloklamaya çalışıyor, saldırılardan korunmak için hamleler yapıyor… İşte Bioware’i kutlamak için bir sebep daha!