“Son hatırladığım şey, Cumhuriyet gemisi Harbinger’da olduğumdu. Nasıl oldu bilmiyorum, uyandığımda kendimi Peragus Maden Kolonisinde, bir kolto tankının içinde buldum. Beni bir kolto tankının içine koyduklarına göre ağır yaralanmış olmalıydım. Sonra bir ses duydum… “Uyan…” Yaşlı bir kadının sesiydi. Hemen sonrasında kolto tankının dışında, yerde yatıyordum. Ayağa kalktım, yaralarım iyileşmiş olsa da hala sızlıyorlardı. Benim dışımda, kolto tanklarında olan diğer bedenleri gördüm. Ölü madencilerin cesetleri, kolto tanklarının içinde yüzüyordu. Uyandığım odayı terkettim ve maden kolonisini araştırmaya başladım. Tamamen terkedilmiş gözüküyordu. Her yer madencilerin cesetleri ve kontrolden çıkmış droidlerle doluydu. Dehşete kapılmış bir şekilde Peragus’tan kaçmanın yolunu ararken ona rastladım… Yaşlı bir kadın… Kreia… Kolto tankında sesini duyduğum kadın… Bana yardım etti. Güç’le bağlantımı tekrar kazanmamı sağladı. Beni tekrar eğitti. Galaksi’de kalmış son Jedi’ydım, “Sürgün”düm… Ama beni avlamaya çalışanların sandıkları kadar çaresiz değildim… Onlar da bunu çok geçmeden öğrendiler… Avcı av oldu… Ve ben hepsini teker teker avladım! “
Knights of the Old Republic II: The Sith Lords
Eski Cumhuriyetin Şövalyeleri, bir yıl gibi kısa bir sürenin ardından ikinci kez karşımızdalar. C-RPG konusunda tam bir patlama yapmış olan ilk Kotor’un ardından heyecanla beklemekteydik ikinci oyunu. Sonunda Kotor II: The Sith Lords geldi ve bizde kıtlıktan çıkmışcasına oyuna saldırdık hemen… İlk Kotor’dan sonra artan beklentilerimiz, bakalım bizi nerelere götürmüş…
Oyunun hikayesiyle başlayalım önce… Malak’ın ölümünün üzerinden 5 yıl geçmiş durumda. Cumhuriyet, Mandalorian Savaşları’nı Revan ve Malak’ın yardımıyla zar zor kazanmış, sonrasında çıkan Jedi Civil War da ise, neredeyse parçalanmanın eşiğine gelmiştir. Revan ise, Malak’ın ölümünden çok kısa bir süre sonra ortadan kaybolmuştur ve nerede olduğunu yada ne yaptığını kimse bilmemektedir. İşte tam bu kaos ortamında, Sith’ler tekrar baş gösterip Jedi Civil War’dan sonra geriye kalan az sayıda Jedi’ı da avlamaya başlıyorlar. Zafere çok da yaklaşıyorlar, zira galakside kalmış olan son bir Jedi var… “The Exile”, yani bizim yönettiğimiz ana karakter…
Oyuna Ebon Hawk’ta başlıyoruz. Oyuna alıştırma amaçlı olan Prologue bölümünde T3-M4 isimli droidi kullanarak Ebon Hawk’ı tamir etmeye ve gemiyi Peragus II Maden Kolonisine indirmeye çalışıyoruz. T3-M4’ü ve Ebon Hawk’ı ilk oyunu oynayanlar hatırlayacaktır. Bu bölümü isterseniz geçebilirsiniz tabi ki, ama tavsiyem, oynamanız yönünde olacaktır. Sonuçta harcayacağınız 10 dakikalık zaman, size fazladan experience olarak geri dönecek. Ebon Hawk’ı Peragus’a indirmeyi başardığımızda ise esas oyun başlıyor. Bir kolto tankının içinde uyanıyorsunuz ve tüm maden kolonisinin droidler dışında neredeyse tamamen terkedilmiş olduğunu görüyorsunuz. Bir yandan neler olduğunu anlamaya çalışıp, diğer yandan da Peragus’tan kurtulmanın bir yolunu ararken yolumuz bir Sith Lord’uyla kesişiyor ve kovalamaca başlıyor…
Kotor 2, ilk oyun kadar şok edici olmasa da, kanımca onu aratmayacak bir senaryo sunuyor bize. Yönettiğimiz ana karakter, Jedi Konseyi’nin itirazlarına rağmen Mandalorian Savaşlarında Revan’ı takip edip savaşa katılmış eski bir Jedi. Savaş bittikten sonra, Jedi Konseyi kahramanımızı Jedi Düzeni’nden atıp, ışınkılıcını alıyor ve Güç’le olan bağlantısını kesiyor. Böylece biz bir “Sürgün” olarak, Jedi güçlerimizden ve ışınkılıcımızdan yoksun bir şekilde galakside dolaşmaya başlıyoruz. Oyunda ilerledikçe de, eski güçlerimizi ve Güç’le olan bağlantımızı tekrar kazanıyoruz.
Tabi bu arada hepimizin aklını kurcalayan soru,acaba Revan’a ne oldu? İlk oyunun iki farklı sonu vardı. İkinci oyun hangi sonu gerçek son kabul etmiş? Işığın yollarında yürümüş olan Revan mı var oyunda geçen, yoksa Sith’in Karanlık Lordu ünvanını geri almış olan Revan mı? İkinci oyunun en çok hoşuma giden yanlarından biri de, ilk oyunda yaptığınız seçimleri, oyundaki diyaloglarla ikinci oyuna yansıtabilmeniz. Hatta Revan’ın cinsiyetini değiştirmek bile elinizde bu sayede. İlk oyunun hangi sonunun kabul edildiğine gelince; oyunun başında, Atton’la ilk karşılaştığınızda Revan’dan bahsederken karşınıza çeşitli seçenekler çıkacak. Buna göre; mesela Revan’ın Karanlık Taraf’ı tercih ettiğini söylerseniz, Korriban’a dönüp Sith Lord’larını topladığını öğreneceksiniz. Tabi isterseniz Revan’ın Cumhuriyeti ve Jedi’ları kurtardığını da söyleyebilirsiniz. Bu ve bunun gibi geçmişi ve gelecekteki olayları yönlendiren seçimler gerçekten oyuna ayrı bir tat katıyor.
Revan diyorduk değil mi? Revan, ilk oyundan kısa bir süre sonra kaybolmuş durumda. Oyunda Revan’la ilgili çeşitli ipuçları bulacaksınız, ama yinede Revan’a ne olduğuna dair kesin birşey yok şu anda… Tek öğrenebildiğimiz, Revan’ın anılarının geri geldiği, ve esas tehlikenin, yani gerçek Sith İmparatorluğunun Dış Halka’nın dışında, Bilinmeyen Bölgelerde olduğunu hatırlayıp, bu tehditi durdurmak için harekete geçtiği.
Maceranız sırasında birçok npc size eşlik edecek. İlk oyunda diğer karakterlerle olan iletişimleriniz gerçekten de oldukça derindi. Obsidian bunu daha da geliştirerek “influence” sistemini geliştirmiş. Buna göre, yanımızdaki kişilerin bize karşı belli bir güven duygusu var. Güvenini sağladığınız kişiyle daha çok diyalog seçeneği çıkmasının yanında, yönelimlerinde de size uyuyorlar. Örneğin siz Karanlık Taraf’ın dibine vurduysanız ve yanınızdaki karakterin size güveni yüksekse, onlarda sizi Karanlık Taraf’a takip ediyor. Ama eğer güveni düşükse, sizinle konuşmaya bile girmeyi reddediyor. Oldukça hoş ve oyuna derinlik katan bir yenilik olduğu kesin. Ama yinede, npc’ler biraz “eksik” kalmış hissi uyandırdı bende… Bao-Dur ve Visas Mar’da hep aynı konuşma seçeneklerini görüp, influence tam olduğunda bile yeni birşeyler çıkmayınca, gerçekten de birşey eksik geliyor. Aslında oyunun birçok yerinde bu eksiklik hissini farketmeniz mümkün. Bunun nedeni de Lucas Arts’ın, Obsidian’a oyunu erkenden bitirmeleri için yaptığı baskı. Bunun sonucunda Obsidian programcıları oyunun birçok kısmını kesmek zorunda kalmışlar. Bu aralar internetteki birçok forumda bu kesilmiş sahneler tartışılmakta.
Konuyu çok dağıtmadan, npc’lere dönelim tekrar. Oyunda her npc’nin bir unique ability’si var. Örneğin Kreia; tüm grubun fazladan experience kazanmasını sağlıyor ve kendine uyguladığı herhangi bir force power’ı ana karakteri de etkiliyor yada Atton ayakta kalmış son grup elemanı olmadığı sürece kesinlikle bayıltılamıyor; Visas Mar’ın Force Sight özelliği var… Bu ve bunun gibi unique ability’lerin gerçekten işinizi çok kolaylaştırdığı yerler var oyunda. Ama özellikle “aman, bunsuz yapamam!” dediğiniz bir özelliğin pek olacağını sanmıyorum.
Npc’lerin siz Karanlık Tarafa düştükçe verdikleri tepkilerde gerçekten çok hoş bir ayrıntı olmuş bence. Karanlık Tarafa yaklaştıkça yüzünüz değişmeye, renginiz solmaya ve yüzünüzdeki damarlar fırlamaya başlıyor. Ha, tabi gözbebeklerinin sarılaşmasını da unutmayalım… Npc’ler de bu değişime kayıtsız kalmayarak, tepkilerini belli ediyorlar. Ve eğer siz Karanlık Tarafa yaklaşmaya devam ederseniz, onlar da bu değişimden nasibini alıyorlar. Özellikle Bao-Dur’un suratındaki siyah ve kırmızı dövmeler birçoğunuza Darth Maul’u hatırlatacaktır.(ikisi de Zabrak ırkından zaten) Hatta bu konuda daha da hoş olan bir ayrıntı varsa, o da sırf grubunuzdaki karakterlerle değil, herhangi biriyle konuştuğunuzda “Yüzüne ne oldu senin böyle? Hasta mı oldun?” gibisinden yanıtlarla karşılaşmanız. Bu arada benden size ufak bir tavsiye, eğer grubunuzla Karanlık Tarafa çok yaklaştığınız için bir konuşma yapacak olursanız, onlara Güç’ün doğru yanının Karanlık Taraf olduğunu söyleyin… Yeterli influence puanınız varsa grubunuzdaki birçok kişiyi de Jedi yada Dark Jedi olarak eğitebilirsiniz böylece… (Tabi Jedi olarak eğitecekseniz iyilik meleği olmanız vede Aydınlık Taraf’ın daha güçlü olduğunu söylemeniz gerekecektir.) Ama malesef ki, bu eğitim kısımları da oyunun birçok kısmı gibi yarım kalmışlık hissi veriyor. Lucas Arts’ın acelecilik politikası, oyundan çok şey götürmüş anlaşılan…
Biraz da questlere göz atalım… İlk oyunda bolca bulunan Npc’lere özel görevler bu oyunda malesef ki karşımıza çıkmıyor. Ama oyun, bu açığını bol sayıda, eğlenceli ve uzun yan quest’leriyle kapatmayı da başarıyor açıkçası. Alacağınız yan görevler gerçekten de çözmesi zevkli ve genelde birden fazla çözüm yolu olan türden karşımıza çıkıyor. Genel olarak Karanlık Taraf ve Aydınlık Taraf için ayrılan bu iki yol, bazen kendi içinde de çeşitli çözümlere ayrılıyor. Örneğin birinden bir eşyayı almanız isteniyorsa, bunu o kişi tehdit edip öldürerek ve eşyayı zorla alarak yapabilirsiniz. Yada persuade yeteneğinizi kullanarak ikna edebilir veya o kişiye parasını ödeyip o eşyayı satın alabilirsiniz. Hatta Star Wars filmlerinde görüp de hayran kaldığımız “Jedi Mind Trick” numarasını bile yapabilirsiniz. (ki inanın bana, oyun Mind Trick’le birlikte daha da zevkli oluyor, mutlaka denemenizi tavsiye ederim) Bu çeşitli yollar, gerçekten oyuna büyük bir keyif katıyor ve farklı bir oyun deneyimi sunuyor.
Genel ve en başlıca yeniliklere şöyle bir göz attığımıza göre, daha ufak yeniliklere bakabiliriz artık. Tabi ki oyun tahmin edebileceğiniz gibi yeni feat, skill ve force’larla geliyor. Yeni feat’ler genellikle seçtiğiniz sınıflara bağlı. Sınıflar; başlangıçta Jedi Guardian, Jedi Sentinel ve Jedi Consular olarak ayrılıyor. Jedi Guardian, yakın dövüşte ve silahlar üzerine uzman olan sınıf. Jedi Sentinel, hem force hem de yakın dövüş, ikisinden de biraz anlayan bir karakter sınıfı. Jedi Consular ise, tamamen Force’a odaklanmış, Güç’ü en iyi kullanan sınıf olarak karşımıza çıkıyor. 15. seviyeye geldiğimizde Kreia ile konuştuğumuzda ise, o anki Karanlık Taraf – Aydınlık Taraf yönelimimize göre bir Prestige Class seçiyoruz. Jedi’lar için; Jedi Weaponmaster, Jedi Watchman ve Jedi Master olarak ayrılan bu sınıflar, Sith’ler için ise; Sith Marauder, Sith Assassin ve Sith Lord olarak ayrılıyor. Şimdi paragrafın başında söylediğim şeye dönelim; her sınıfın özellikleri kendine göre ayrılıyor. Mesela Sith Marauder sınıfı Force Fury, Ignore Pain feat’i gibi özellikler kazanırken; Jedi Guardian’ın özellikleri daha çok silahlar üzerinde ustalaşmaya bakıyor. Bunun gibi her sınıfa has bir çok feat ve force’a raslamak mümkün. Ayrıca söylemeden edemeyeceğim; Dark Side oyuncularının favori gücü olacağına inandığım Force Crush gücü de gerçekten inanılmaz güçlü olmuş. Oyundaki en güçlü düşmanları bile (evet Boss’lar dahil) burnunuz kanamadan bu güç sayesinde rahatça öldürmeniz mümkün.
Biraz da teknik detaylara gelelim… Grafik bakımından çok büyük yenilik bekleyenler hayalkırıklığına uğrayacaklar, zira Kotor 2, ilk oyunun motorunun sadece biraz daha geliştirilmiş versiyonu. Birçok oyuncu bu yönünü eleştirip, sırf ilk oyunun grafik motorunu kullandığı için oyunu bir genişletme paketine benzetse de, kanımca grafikler bazı ufak tefek hatalar hariç gayet hoş ve göze hala güzel geliyor. Tabi bir RPG oyunundan bir Half-Life 2, Doom 3 grafiği beklemek hata olur. Ama zaten RPG oyunlarının esas önemli unsuru hikayesi, diyalogları olduğuna göre, grafikleri çok fazla eleştirmek yanlış olur kanaatindeyim. Tabi ki Obsidian ilk oyundaki oyun motorunu da geliştirmiş. Daha kullanışlı ve kolay bir arabirim var artık oyunda. Bir önceki oyunda tam bir karmaşa olan inventory kısmı, gruplara bölünerek bir nebze derlenmiş. Ayrıca tek bir tuşa basarak ikincil silah slotuna seçtiğimiz silahlara ulaşmamız sağlanmış ki, oyunun hızı açısından hoş bir gelişme olmuş…
Sesler ve müziklere gelecek olursak… Seslendirmeler yine ilk oyundaki gibi çok kaliteli. Tüm konuşmalar seslendirilmiş ve bu seslendirmeler de kesinlikle çok profesyonelce yapılmış. Hele ki Bao-Dur’un seslendirmesi gerçekten çok hoşuma gitti. Işınkılıçları, blasterlar, çarpışmaların ve ortamların ambiyansları da mükemmel bir harmoni içinde ve kesinlikle rahatsız eden, aşırıya kaçan birşey yok, herşey yerli yerinde, olması gerektiği gibi… Seslere hiç çekinmeden tam puan verebiliriz…
Buram buram Star Wars kokan ama hepsi yeni melodilerden oluşan müzikler ise gerçekten mükemmel ve tek kelimeyle kusursuz… Zaten bunun farkında olan yapımcılar, oyunun ana menüsüne “Music” kısmını ekleyerek, istediğimiz zaman buradan oyunda açmayı başardığımız müzikleri dinleyebilmemizi sağlamışlar. Özellikle Main Theme, Final Battle, Nihilus Theme gibi müzikler gerçekten beni benden alıp çok uzak bir galaksiye götürmeye yetti. Şu an bu yazıyı yazarken bile bana Main Theme eşlik etmekte zaten…
Bazı yerleri aşırı kolay olsa da (koskoca Miraluka gezegeni Katarr’ı yokeden, yürüyen karizma Darth Nihilus’la olan karşılaşma hayalkırıklığıydı ve diğer Sith Lord’ları Darth Sion ve Darth Traya’nın da pek zor olduğunu söyleyemeyeceğim), içinde bazı eksikler barındırsa da Kotor 2 hakkında bir türlü kötü şeyler söyleyemiyorum. Bunun nedeni oyuna kendimi çok kaptırmış olmamdan ziyade, eksiklerine rağmen Kotor 2’nin yine de mükemmel bir oyun olması… Oyun Star Wars sevmeyen kız arkadaşımı bile sıkı bir Star Wars fanına dönüştürdüğüne göre, bu konuda yalnız değilim sanırım… Bu kadar kırpılmış bir oyun, bu kadar mükemmelse, eğer Lucas Arts, Obsidian’ın oyunu tamamen bitirmesine izin verseydi, ortaya çıkacak oyunu düşünmek bile beni heyecanlandırıyor açıkçası. RPG ve Star Wars seviyorsanız mutlaka oynamanız gereken bir oyun Kotor 2: The Sith Lords… Kotor 1’den iyi mi? Orası tartışılır, ama eğer tamamlanarak piyasaya sürülmüş olsaydı, tartışılmaya gerek duyulacağını sanmıyorum. Kotor 3 çalışmaları şimdiden başlamış gözüküyor, o zamana kadar ne yapıp edip Kotor 2’yi Dark Side’la en az bir kez bitirin. Dark Side’ı bu kadar iyi yansıtan bir oyun daha bulamayabilirsiniz uzun süre… Ve tabi ki, Kotor 2’den iyi bir RPG de…