Star Wars Hacıları: Bölüm II – İrlanda

Star Wars Hacıları

Ahch-To Hakkında
Bu yazıyı yazdığım sırada filmlerde adı açıkça belirtilmemiş olsa da, bu ada, üzeri neredeyse tamamen okyanuslarla kaplı Ahch-To gezegeninde bulunuyor ve yeniden inşa etmeye çalıştığı Jedi Düzeni yeğeni Kylo Ren tarafından yok edilince, Star Wars tarihindeki ilk Jedi tapınağını aramak için kendi kendini sürgün etmiş olan Luke Skywalker, burada gizleniyor.
Güç Uyanıyor’un final sahnesi, İrlanda’nın güneybatısında bulunan, tarihi 6. Yüzyıla kadar uzanan ve bugün Dünya Mirası bölgelerinden biri olan Skellig Michael adasında çekildi. Ancak bu çekimler sırasında yaşanan lojistik zorluklar göz önünde bulundurulunca, devam filmi olan Son Jedi için ada üzerindeki taş kubbelerin benzerleri, ana karada inşa edilerek çekimler burada yapıldı.
Güç Uyanıyor’da bu adanın üzerimizde bıraktığı etki ile 2016’nın Mayıs ayında bu adayı ziyaret etmeye karar verdik.
Bizim adaya gittiğimiz tarihte, Türkiye’den bu adaya turistik ziyaret gerçekleştiren bir tur firması olmadığı için, ziyaretimizi baştan sona kendimiz planladık.Yazının ilerleyen bölümlerinde bunun detaylarına değineceğim.
Hazırlıklar ve İrlanda’ya yolculuk
Bu, tüm detaylarını bizim organize ettiğimiz bir yolculuk olduğu için öncesinde, özellikle nereden nereye ve nasıl gidebileceğimize dair oldukça yoğun bir araştırma yapmamız gerekti. Eğer siz de bu adayı görmek isterseniz, karşılaşabileceğiniz zorluklar ve nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatıyor olacağım.
Gideceğimiz Skellig Michael adası, Kerry kentinin Portmagee kasabasında bulunuyor. Kerry ise İrlanda’nın güneybatısında, Atlas Okyanusuna komşu olacak şekilde yer alıyor (ufak ama önemli bir detay: bahsettiğimiz ülke Kuzey İrlanda değil – başkenti Dublin olan İrlanda Cumhuriyeti).
Planımız şöyleydi: İstanbul’dan Dublin’e uçacak, Dublin’den Kerry’e uçacak, oradan da ayarladığımız şoförlü bir araç ile Portmagee’e ulaşacaktık (Kerry’de araç kiralayıp Portmagee’ye kadar kendimiz de kullanabilirdik fakat trafik bizim alıştığımızın aksine sağdan değil soldan aktığı ve yollar da epey dar olduğu için buna cesaret edemedik. Edindiğimiz bilgiye göre İrlanda’da toplu taşıma diye bir kavram neredeyse yok, bu yüzden biraz pahalıya da gelse şoförlü bir araç kiraladık). Portmagee’de ise limandan binilen feribotlar ile Skellig Michael adasını ziyaret edip Dublin’e geri dönecektik.
İrlanda, turistik ziyaretler için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından vize talep ediyor. Can sıkıcı ve zaman alıcı, fakat önce bunun halledilmesi gerekiyor. İstanbul-Dublin uçak biletlerini aldıktan sonra ikinci olarak Dublin-Kerry biletlerini aldık (Ryan Air ve Aer Lingus gibi bilindik firmalar var, biz Aer Lingus ile uçtuk). Üçüncü olarak Kerry havalimanından Portmagee’ye bizi götürecek olan aracı ayarladık (şoförlü araç da ayarlansa, araç kiralanacak da olsa son ana bırakmamak gerek, ortada kalabilirsiniz). Bizim aracımızı, kaldığımız otel ayarladı.
Epey önceden ayarlanması gereken son şey ise Portmagee’den adaya gideceğiniz feribot için rezervasyon yapmak – özellikle filmin popülerliğinin sonrasında çok talep alıyorlar ve haftalar boyunca dolu olabiliyorlar (biz SkelligsRock.com üzerinden yaptık). Bununla ilgili diğer bir önemli konu da hava durumunun kontrolü. Avrupa’nın kuzeyinde yer alan neredeyse bütün ülkeler gibi İrlanda’da da güvenilmez bir hava var ve önceden yaptığımız araştırmalara göre eğer sert rüzgarlar, dalga, fırtına var ise Portmagee’den Skellig Michael’a giden feribotlar ya hiç yola çıkmıyor, ya da adaya yanaşmayıp sadece etrafında dolaşıyor. Bizim pek de esnek olmayan bir zaman çizelgemiz olduğu için hava durumunu çok yakından takip ettiğimi, hatta feribot organizasyonu yapan firmayla da bu konuda sürekli fikir alış verişi yaptığımı söylemeliyim. Tüm seyahatimizin amacı adanın üzerine çıkmak olduğu için, havanın güzel olduğu tarihe göre seyahatimizi planladık diyebilirim.
İrlanda’da kullanılan para birimi Euro, ve İngiltere kadar olmasa da İrlanda pahalı bir ülke olduğundan tedarikli olmakta fayda var.
Az daha en önemli şeyi unutuyordum! Filmde Rey’in Luke’a ışın kılıcı uzattığı sahneyi yeniden canlandırmak için yanımızda Anakin/Luke/Rey ışın kılıcını götürdük (ve başımıza ilginç şeyler geldi).
Hazırsanız yola çıkıyoruz!
1. Gün: İstanbul – Dublin – Portmagee
Yine bir bilinmeze doğru gittiğimiz için heyecanla karışık bir korku ile havalimanına doğru yola çıktık – itiraf etmeliyim ki organizasyonu kendim yaptığımda “ya birşeyler ters giderse” endişesini hep taşıyorum. Komik olsa da ilk tökezlemeyi İstanbul havalimanında yaşadık – valizin içindeki ışın kılıcını (Hasbro removable blade Force FX) tespit eden güvenlik görevlilerine, bunun oyuncak bir ışın kılıcı olduğunu söyledik. Görevli, gayet ciddi bir şekilde eliyle ışının açılma-kapanma hareketini yaparak “Uçakta açılmaz değil mi?” diye sordu. İçinde pil olmadığını gösterdikten sonra güvenlikten geçtik ve uçağımıza bindik.
Uçakta Güç Uyanıyor’u parça parça izleyip kendimizi gaza getirdiğimiz yaklaşık 3,5 saatlik sorunsuz bir uçuştan sonra Dublin Havalimanı’na vardık. Burada, Kerry’e gitmek üzere aktarma yaptık fakat uçağımızı görünce yeni bir şaşkınlık (ve az da olsa endişe) yaşadık: bineceğimiz uçak pervaneliydi!
İçi de en az dışı kadar eskimiş gözüken pervaneli uçağımız, havadayken tıngırdasa da, yolculuğun fazla uzun sürmeyeceği düşüncesi ile kendimizi avuttuk ve Kerry’nin minik havalimanına iniş yaptık. Burada, bizi Portmagee’ye götürecek olan şoförümüz Maureen’i biraz bekledik ve o geldikten sonra yola çıktık (“Kaç para?” cılar için: tek yön 100 Euro’ya götürüyor. Gidiş dönüş 200 Euro’ya geldi, ne kadar kalabalık gidilirse adam başı maliyet o kadar düşer).
Yaklaşık 1-1,5 saat süren araba yolculuğunu tercih etmenizi tavsiye ederim, çünkü şoförümüz Maureen bizi hem güzel manzaralı yollardan, hem de ortaçağ’dan kalma eskimiş kasabaların içinden götürüp rehberlik etti, bize oraların tarihini anlattı. Portmagee’ye vardığımızda açık restoran bulamayacağımızı söyledi, bu yüzden yakınlardaki bir pub’dan kızarmış balık ve patates paketletip yolumuza devam ettik.
Güneş batarken ulaştığımız Portmagee, aslen balıkçılıkla uğraşan küçük bir kasaba. Fakat Star Wars’un burada çekilmiş olması, bu kasabayı yakın zamanda ve kısa bir süre içinde tüm dünyada bilinen popüler bir turistik yer haline getirmiş. Fakat burayı gezdikçe, bu durumun Portmagee’yi bozmadığını görebiliyorsunuz: ortada bir tane bile hediyelikçi dükkanı, üzerinde “Star Wars burada çekildi” gibi mesajlar yazan tshirtler satanlar yok. Bu ufak kasabada yaşayanlar, zaman içerisinde evlerini otele çevirmişler ve geçimlerini bu şekilde sağlıyorlar, biz de bu evlerden birinde kaldık (Shealane Country House B&B – ev sahiplerimiz Mary ve eşi bizi çok iyi ağırladılar). Kızarmış balık ve patates ziyafetinden sonra bu yorucu günü bitirmek üzere yatağa yöneldik – ertesi gün Luke’un adasına gitmek için enerjiye ihtiyacımız vardı.
Film çekildiği sırada oyuncu ve yapım ekibinin kaldığı otelde kalmak isterseniz oranın adı da The Moorings. Biz gittiğimizde otel dolu olduğu için orada kalamadık fakat oranın bar ve restoranına gidip güzel bir yemek yiyebilir, Mark Hamill’in bira içtiği barda takılabilirsiniz.
2. Gün: Skellig Michael
Güzel bir uyku çektikten sonra geleneksel İrlanda kahvaltısını denemek için salona yöneldik (bilenler vardır ama yine de belirteyim, bizim damak zevkimize hitap eden pek bir içerik yok: kuru fasulye, yağda kızarmış domuz pastırması, kızarmış domates, kızarmış patates…yine de akşama kadar tok tutuyor). Gün ışığında Portmagee’nin güzelliğini yeniden keşfettik – tabii bu bir şeyi daha gösteriyordu: hava tahminleri hakkında yaptığım incelemeler olumlu sonuç vermişti, güneşli, pırıl pırıl bir hava vardı.
Kahvaltıdan sonra hızlı adımlarla limana yöneldik, rezervasyonumuz olduğunu söyleyerek limandaki kalabalığı yarıp feribota bindik (“Kaç para?” cılar için: adam başı 60 Euro, yalnız tarihe göre fiyat değişiyor. Yaz aylarında fiyat 70-80 Euro’lara çıkıyor).
Feribotumuz adaya doğru ilerlerken bu bölgeye özgü doğal güzellikleri görme fırsatımız oldu. Harry Potter’ın da çekildiği bu bölge gerçekten de dünya dışı bir yeşilliğe sahip ve bunu gördüğünüzde neden film yapımcılarının fantastik yapımları çekmek için buraları seçtiğine şaşırmıyorsunuz.
Kendini havaya sokmaktan hiçbir zaman geri kalmayan hayranlar olarak, okyanusa doğru ilerlerken ufukta Skellig Michael’ı görünce, telefonlarımıza önceden kaydettiğimiz Güç Uyanıyor soundtrack’inden “The Jedi Steps” parçasını açtık. Feribot adaya yanaşıp karaya ayak bastığımızda, artık İrlanda’da değil Ahch-To’daydık.
Adanın tarihi hakkında kısa bilgi: burada (filmde de görüldüğü üzere) aslında iki ada var, biri “Little Skellig” diye anılırken, filmin çekildiği ada ise “Great Skellig” olarak anılıyor. Adanın üzerinde 6. ve 8. yüzyıllar arasında bir hristiyan manastırı inşa edilmiş ve 12. yüzyılda terkedilene kadar burada birileri yaşamış.Yaklaşık 700 basamağı çıkarak ulaşılan adanın tepesinde arı kovanı biçiminde altı adet hücre, iki adet küçük tapınak ve çok sayıda taş plaka bulunuyor. Adanın antik geçmişi hakkında kesin bilgiler olmamakla beraber, sadece bazı hikayeler var. Ada, 1996 yılında “Dünya Mirası Bölgesi” seçilmiş.
Feribotumuzda bulunan diğer insanlar, sıradan bir turistik amaçla geldikleri için hızlıca ilerleseler de, biz adaya farklı bir bakış açısı ile baktığımız için her bir taşı dahi incelediğimizden biraz geride kaldık. Portmagee’de gözlemlediğimiz durum aynı şekilde adada da devam ediyordu: ortada hediyelik eşya satan kimse yoktu, bu anlamda adanın saflığının bozulmamış olması takdirimizi kazandı. Dikkatimizi çeken bir diğer şey de adanın sahipleri, daha doğrusu simgeleri oldu: Puffin’ler. Bu komik görünüşlü kuşları, Son Jedi’da “Porg” lara dönüştürülmüş şekilde izliyor olacağız.
Taşla örülmüş uzun bir patikayı geçtikten sonra, hayranlar arasında “Jedi basamakları” olarak adlandırılan taş merdivenlere ulaştık. Burada sabit duran bir görevli var ve ziyaretçileri gruplar halinde yukarı gönderiyor, ve öncesinde de bazı güvenlik bilgileri veriyor. Verdiği bilgiler arasında basamakları çıkarken iki eli serbest bırakmak (tutunacak bir yer yok), fotoğraf çekerken durup çekmek gibi yaralanmaları önleyici detaylar var. Dürüst olmak gerekirse tek amacı yukarıya çıkmak olan bizlerin bile bu dik basamakları görünce gözümüz korktu – ama bir Jedi olmak dayanıklı ve sabırlı olmayı gerektirir!
Görevlinin uyarısını ben de dile getireyim: kalp sorunu olanların merdivenleri çıkmaması daha doğru olacaktır, çünkü gerçekten çok yorucu. Zirveye ulaşana kadar birkaç kez durup dinlenme ihtiyacı duyduk. Fakat zirveye ulaşmaya değiyor, çünkü hayatınızda görebileceğiniz en güzel manzaralardan birini seyretmenin yanı sıra, Luke ve Rey’in dramatik karşılaşma sahnesinin çekildiği yeri de görebiliyorsunuz. Buradaki düzlüğe ulaşınca sağınızda bir dizi basamak daha var, onları da çıkarsanız arı kovanı şeklindeki yapıları görebilir, hatta içlerine girebilirsiniz.
Rey’in Luke’a ışın kılıcını uzattığı noktada bol bol foto çektikten sonra düzlüğün solundaki tepeye çıkıp oturduk, manzarayı izleyip soluklandık. Kendimizi o kadar kaptırmışız ki adada kimsenin kalmadığını farkettik, hızla merdivenleri inmeye başladık ve feribotumuza yetiştik. Feribot, adadan ayrılırken etrafında bir tur atıyor, Küçük Skellig adasının etrafında dolaşıyor ve Portmagee limanına geri dönüyor.
Yemyeşil doğada temiz havayı alınca karınlar acıktı, biz de soluğu filmin oyuncularının kaldığı The Moorings otelinin barında aldık. Skellig Michael’ı ziyaret eden belki de ilk Türk Star Wars hayranları olmamızın şerefine kadeh kaldırdık ve bir Star Wars gezisini daha tamamladık.
Yolculuğun kalanında Dublin’e döndükten sonra günlerimizi bu güzel şehri ve çevresini keşfetmeye ayırdık, bunu da yapmanızı mutlaka tavsiye ederim. İrlanda muhteşem doğası ile çok güzel bir ülke ve yolculuğumuzun başından sonuna göz attığımda, İrlanda’lıların tanıdığım en kibar, yardımsever ve düşünceli insanlar olduğunu söyleyebilirim.
Bir başka “Star Wars Hacıları” yazısında görüşmeyi umuyor, ve sizleri Skellig Michael’da yaptığımız çekimlerle başbaşa bırakıyorum. Güç sizinle olsun.
Ateş Çetin